17.03.2009

Televizyon Üzerine Tespitler

Alkol, sigara, uyuşturucu gibi madde bağımlılığının yanında, gözümüzle görmediğimiz ve hatta çoğu kez farkında dahi olmadığımız bağımlılık noktaları günümüz insanını yakalamış durumdadır. Bu tip bağımlılık noktalarının en belirgin örneklerinden biri de, televizyon bağımlılığıdır.
1994 yılından bu yana başta ABD. olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde gerçekleştirilen Turn Off TV. kampanyasının Türkiye ayağını oluşturmak amacıyla geçtiğimiz yıldan bu yana gerçekleştirilen bir dizi eylemliliğin halkalarından biri olarak planlanan bu rapor ile televizyonun yaşamımız üzerindeki etkilerini ortaya koymayı amaçladık.

Bu raporun bilimsel bir iddiası olmamakla birlikte, derlenen bilgilerle oluşturulan verilerin kamuoyunda irkiltici bir etki yapacağı düşüncesindeyiz.

Kaç yılımız televizyon karşısında
ABD.de yayınlanan bir bilim dergisi olan Scientific tarafından yapılan bir araştırma ile sanayileşmiş toplumlarda yaşayan bireylerin günde ortalama 3 saatini televizyon karşısında geçirdikleri saptanmıştır.

Ülkemiz bakımından da bu tip bir araştırmanın sonucu iç açıcı değildir. RTÜK. tarafından 5.360 kişi üzerinde yapılan araştırma, günlük televizyon izleme süremizin ortalama olarak 4 saat olduğunu ortaya koymaktadır. Toplumumuzun % 20’lik bir kısmı da, günde 5 saatini televizyon izleyerek tüketmektedir. İşsizliğin yaygınlaştığı coğrafi bölge ve toplumsal sınıflarda bu sürenin daha da arttığı düşünülmektedir.

Dolayısıyla ortalama insan ömrü olan 75 yıllık bir zaman diliminde, tam 9 yılımız TV. izlemekle tüketiliyor.

Tembel = Televizyon kolik
Televizyona bu derece bağımlılığın altında yatan sebeplerin başında tembellik geliyor. Aslında bu iki kavram birbirinin tetikleyicisi. Ve tembellik televizyon seyretmenin hem sebebi ve hem de sonucu. Bir kere televizyonun başına geçince gerisi geliyor.

Beyin dalgaları ne diyor
Televizyon üzerine yapılan bir araştırmada, deneye katılanların bedenlerine yerleştirilen tarayıcı ve monitörler yardımı ile televizyon seyrederken yaydığımız beyin dalgalarının, kitap okuma esnasında yaydıklarımızdan farklı olduğu ve zihinsel uyarılarda değişkenlik gözlenmiştir.

Alışkanlık
Uzmanlar, televizyonun vücutta alışkanlık meydana getiren ilaçlarla aynı şekilde etki yaptığını belirtmektedirler. Vücudu hızla terk eden yatıştırıcılar, vücudu yavaş yavaş terk edenlere oranla daha fazla bağımlılığa sebep olmaktadır. Çünkü kullanıcı, ilacın etkilerinin azaldığını daha fazla fark etmektedir.

Aynı şekilde izleyicilerin televizyonu kapattıktan sonra rahatlamalarının azaldığını bilmeleri, televizyonlarını kapatmamada önemli bir faktör olmaktadır. Seyretmek daha fazla seyretmeye yol açmakta ve böylece insanlar planladıklarından daha fazla televizyon seyretmektedirler.

Alışkanlık ama
Yapılan bu araştırmalarda, uzun süre televizyon önünde oturan insanların, gittikçe daha az zevk aldıklarını ortaya koymaktadır. Günde 4 saatten fazla televizyon izleyenler, 2 saatten az izleyenlere oranla daha az zevk almaktadırlar. Bu çarpıcı sonucun en önemli nedenlerinden biri olarak, kişinin televizyon seyretmesi nedeniyle verimli bir şeyler yapmamaktan kaynaklanan suçluluk duygusu olduğu gösterilmektedir.

Ya bedenimiz
Televizyon bağımlılığının en hafif(!) sonuçları bedensel rahatsızlıklarla kendisini gösteriyor. Televizyon karşısında saatlerce oturan, hareketsiz duran, bu da yetmezmiş gibi sürekli bir şeyler atıştıran insanlar; kireçlenme, şeker hastalığı, şişmanlık, kalp gibi bir çok hastalığa davetiye çıkarıyor. American Public Health Association’ın (Amerikan Halk Sağlığı Birliği) yöneticisi Mohammed N.Akhter bu konuda; “televizyon cihazını kapatabilir, hayatımıza güzel bir deneyim katabiliriz. Bu konuda atacağımız birkaç küçük adım bizi hem fiziksel, hem de ruhsal olarak sağlıklı bir hayata ulaştıracaktır.” diyor.

Ebeveyn-tv.-çocuk
Televizyon bağımlılığının ilk ve en etkili sonucu aile içinde görülmektedir. Bu bağımlılık içindeki anne-babanın çocuklarıyla az ilgilendikleri, aynı bağımlılığa yakalanmış çocuğun da, anne-babasıyla iyi diyalog kuramadığı, onlara karşı hırçınlaştığı ve en önemlisi televizyonda gördüğü iyi anne-baba karakterleri ile kendi anne-babasını karşılaştırdığı ve sonuçta aradığını bulamayınca uyumsuzluk gösterdiği saptanmıştır.

Örneğin; televizyondaki iyi baba, her akşam eve gelirken çocuğuna çikolata getirmektedir. İzleyici çocuk da, aynı yaklaşımı kendi babasından beklemekte ve beklentileri karşılanmayınca da, babasının kendisini az sevdiği ve önem vermediği duygusuna kapılmaktadır.

Yine pembe dizi (soap opera) olarak adlandırılan dizi filmlerin bağımlısı olan annelerin çocuklarına karşı şefkatli olmadıkları ve özellikle bu tip dizilerin yayın saatlerinde rahat seyredebilmek amacıyla çocukların uyutulmak istendiği, büyük kardeşlerine, anneanne veya babaanneye emanet edildiği bilinmektedir.

Kahraman çocuklar
Televizyonun çocuklar üzerindeki önemli etkilerinden biri de, televizyondaki karakterlerin çocuğun hayal dünyasında birer kahraman olarak yer alması ve giderek çocuğun, kendisini bu karakterle özdeşleştirerek onun gibi davranmaya başlamasıdır. Bu özdeşleşme genellikle çocuğun saldırganlaşması olarak ortaya çıkmaktadır.

Televizyon ve şiddet
ABD’de yapılan bir diğer araştırmada, çocukluğunda televizyonda şiddet izleyenlerin, büyüdüklerinde saldırgan oldukları ortaya çıkmıştır. Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Psikologlarınca yapılan bu araştırmada, 6-9 yaşlarında şiddet içeren programlar izleyen kız ve erkek çocukların, 20’li yaşlarda eşlerine karşı şiddet uyguladıkları ya da suç işledikleri, çocukluk dönemleri 70’li yılların sonuna denk gelen 329 yetişkin üzerinde yapılan bir başka araştırmada da, aralarında Türkiye’de de gösterilen “milyon dolarlık adam” ve çizgi film “Roadrunner”ın da bulunduğu şiddet içeren dizileri çocukluklarında sık izleyenlerin, yetişkin olduklarında, izlemeyenlere oranla iki kat daha saldırgan oldukları belirlenmiştir.
Şiddet dolu programlar izleyen erkeklerin yüzde 20’si, bir tartışma anında eşlerini itip kakmakta, darp etmekte, kadınların yüzde 20’si de eşlerine şiddet uygulamaktadır. Yine çocukluklarında şiddet izleyenler daha çok kavgaya karışmakta, trafik ve adli suç işleme eğilimleri artmaktadır.

Televizyon kolik birini nasıl teşhis ederiz
Yapılan araştırmalarda aşırı televizyon izleyenlerin;

Diğer insanlarla beraber olmaktan memnun olmama,

Çalıştıkları işyerinde isteksizlik,

Daha çok sinirlilik,

Daha az mutluluk,

Düzensiz çalışma,

Bir şeyler yapmama,

Çok hayal kurma, ve bu hayaller gerçekleşmediği vakitte de hayal kırıklığı sonucu bazen bunalıma girme şeklinde tanımlanabilecek belirtiler gösterdiği ortaya çıkmıştır.

Televizyon ve otizim
Otizm hastalığına yakalananların dil gelişimlerinde gerilik olur, konuşmayı geç öğrenir, konuşulanları ve direktifleri anlamakta zorlanırlar, istekleri için yetişkinlerin elinden tutmayı, işaret etmeyi tercih eder, kısa konuşur, göz kontağı kurmaktan kaçınır, Otistikler öpülmeyi ve kucaklanmayı sevmez, isimleriyle seslenildiğinde tepkisizdir ve sosyal ilişki kurmakta güçlük çeker.
Uzmanlar otizmin oldukça geniş bir semptom yelpazesi olduğunun bilinmesi gerektiğini bildirmektedirler. Aynı uzmanlar televizyonun ise bu geniş yelpaze içinde bazı semptomların kuvvetlenmesine veya ortaya çıkmasına sebep olduğuna inanmaktadırlar.

Televizyon ve dil
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Birsel Aybek’e göre, televizyon çocukların dil gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir. Gerek yabancı gerekse yerli programlarda Türkçe’nin sıkça yanlış, kötü ve yabancı özentili kullanılması, argoya her fırsatta yer verilmesi, çocukları ilerdeki yaşlara kadar etkileyecek olumsuzluklara yol açmaktadır.

Televizyon ve tüketim
Televizyon kendisine bağımlı olan insanları birer tüketim canavarı haline getirmektedir. Reklâmlarla estirilen tüketim fırtınası, çeşitli filmler, diziler, eğlence ve magazin programlarıyla devam etmektedir. Sonuçta ortaya televizyonda seyrettiklerini uygulamak için birbirleriyle yarışan insan tipleri çıkmaktadır. Bu yarışı kazanmanın yolu da, kuşkusuz sürekli olarak bilinçsiz alışveriş ve tüketimden geçmektedir.

S o n u ç
Yukarıda kısaca belirtilen tüm sonuçların birleştiği ortak bir nokta var: bağımlılık haline gelen televizyon seyretme eylemi, bedensel ve ruhsal rahatsızlıklara, aile içi iletişimden başlayarak toplumsal iletişim sorunlara yol açmaktadır. Bağımlılık seviyesinde olmayan televizyonun bilinçsiz tüketimi de, her an için bağımlılık noktasına gelebilecek şekilde pusuda beklemektedir.

Sıralanan zararlarına rağmen televizyon, kişinin en doğal hakkı olan “bilgilenme hakkı”nın kullanılmasında en önemli araç. Bilgilenmeyi, haber almayı, gerektiğinde eğlenmeyi, öğrenmeyi televizyon ile sağlıyoruz. Bu bakımdan televizyonu insan yaşamından tamamen çıkarıp atmak bir çözüm değil, aksine başka sorunlara yol açacak şekilde kişiyi bilgilenme, öğrenme, haber alma ve eğlenme haklarından alıkoyacak bir girişim olacaktır.
Bu nedenle televizyonun bizi kullanmadığı, aksine kumanda aletine bizim hâkim olduğumuz bir ilişkinin geliştirilmesi, televizyonun bilgilenme ve eğitim işlevinin öne çıkarılarak kullanılması en doğru yaklaşımdır.

Sonucun sonucu = turn off tv/turn on life
Televizyonun insana olan hâkimiyetini farkedenler, 1995 yılından bu yana tüm dünyada Televizyonu Kapat/Yaşamı Aç (Turn Off TV./Turn on Life) adıyla bir hafta süresince televizyonsuz bir yaşamı öneriyorlar.
Her yıl Nisan ayının son haftasında gerçekleştirilen bu eylemler ilk kez ABD.de başlamıştır. Bu kampanyanın medya dünyasının cenneti olan ABD. de başlamasının ironisi bir kenara bırakılacak olursa, TV-Turnoff Network (TV. Kapatma Ağı)-TV. Free America (TV.den Bağımsız Amerika) isimli özel bir kuruluşun başlattığı bu çalışma dünya kamuoyunun, bilimsel çevrelerin dikkatini çekmeyi başardı. Bu kampanya, televizyonların tamamen ve sürekli olarak kapatılması yerine kişinin televizyonsuz bir yaşamı fark etmesini sağlamayı amaçlamaktadır.

İlk yılında 45.000 okul ve 8.000.000 insanın katıldığı bu kampanyaya ileriki yıllarda 25.000.000 Amerikalı katılmıştır. İlerleyen dönemlerde kampanyanın etkisi ABD. sınırlarını aştı ve günümüzde Türkiye dahil onlarca ülkede, yüzmilyonlarca insanın katılımıyla her yıl Nisan ayının son haftasında, televizyonsuz bir yaşam öneriliyor.

Bu öneri, özünde televizyonu tanı ve ona hakim ol mesajı vererek, bilinçsiz televizyon tüketiminden çalınacak saatlerde eşimiz, çocuğumuz, ailemiz, komşularımız, toplum ile daha sağlıklı bir iletişim kurabileceğimizi, kitap okuyacağımızı, spor yapacağımızı hobilerle uğraşacağımızı bize söylüyor.

20 Nisan 2003
Filiz Sinan - Mehmet Muta Şahin
Tüketiciler Birliği
İstanbul Şubesi Yön. Kur. Üyeleri

Hiç yorum yok: